"İyi bir başlangıç noktası veri sömürgeciliği faaliyetlerinin yoğunlaştırıldığı bir dünyayı reddetmeyi hayal etmek olabilir ve bunun yerine günlük hayatımızı sürdürmek için daha az veriye ihtiyaç duyan platformlara itimat etmeliyiz. Bunun etkili olması için kolektif bir yapıya ihtiyaç var çünkü mevcut düzen gibi büyük/kapsamlı bir düzene karşı direnişe başlamanın “farklı bir düzeni hayal etmekten ve başlatmaktan” başka yolu yoktur."
Sömürgecilik dünya üzerinde derin
ve kalıcı bir iz bıraktı. Dünyanın her tarafına köklerini derin bir şekilde
saldı. Olumsuz etkisini ise Küresel Kuzey ve Güney arasında eşitsiz bir güç ve
zenginlik dengesi olarak sürdürmektedir.
Sömürgeciliğin birçok mimarı
bulunur; Doğu Hindistan Şirketi-karmaşık ticari tekeller, savaş ve kölelik
tarihiyle- en kötü şöhrete sahip olanlar arasındadır. Şirket, yabancı
topraklardan ham madde çıkarmak için limanlar ve demir yolları gibi birçok
altyapı projesi inşa etti ve bu ham maddeler devamında ürüne dönüştürüldü. Bu
ürünler çoğu zaman ham maddenin çıkarıldığı ülkelere geri satıldı. Bu yolla
nice sömürgeci yapı başka insanların hayatı pahasına servetlerini artırdı.
Bu pratik çoğunlukla geçmişe has
olmasına rağmen, bazıları büyük teknoloji firmalarının (big tech) bu sömürgeci
şirketlerin izinden gittiğini iddia etmektedir. Bu teknoloji şirketleri de
ticari tekelleşmeye gitmek, savaş endüstrisinde önemli bir rol oynamak ve hatta
tedarik zincirinde mevcut modern kölelikten kâr elde etmekle suçlanmaktadır.
Bir zamanlar pamuk, ipek ve çay gibi ürünlerin ticareti yapılırken, günümüzde
elektronik ürünleri imal etmek için kullanılan minerallerin ve enformasyonun
ticareti yapılmaktadır. Doğu Hindistan Şirketi’nin zamanı geçmiş olmasına
rağmen, büyük teknoloji firmaları kendilerini teknoloji ve veriye dayanan yeni
güç ağında kaimleştirerek bir çeşit modern kölelik faaliyeti içine girmiş mi
bulunuyor?
İlk-harekete-geçen olmanın avantajını yakalamak
Yale Hukuk Fakültesi’nin
Enformasyon Toplumu Projesi’nde misafir araştırmacı olan Michael Kwet, dijital
sömürgeciliğin, teknolojinin başka memleketlerin ekonomik, politik ve sosyal hakimiyeti
için kullanılması olduğunu söyler. Esasen yazılım, donanım, ağ bağlantısı,
veri, platform ve fikri mülkiyetten şamil dijital ekosistemin mülkiyeti ve
kontrolü ile bu sağlanmaktadır. Kwet bu alanda açık ara ABD’nin önde olduğunu
ama Çin’in ve Avrupa’nın aradaki mesafeyi kapatmak için rekabete giriştiğini ve
bunların yanına ‘güneyin-güneyi-sömürmesi’ olarak tarif ettiği bazı Küresel
Güney şirketlerinin de eklendiğini söylemektedir.
Büyük teknoloji sınırı olmayan
internetin avantajından yararlanarak kendi ürünlerini ve hizmetlerini daha
fakir ülkelere dayatıyor; tahakkümü teknoloji ve mülkiyet üzerindeki kontrol
üzerinden sağlıyor. Bunun Küresel Kuzey’in aslında kendi ekonomilerinin
potansiyel olarak aşırı kârlı olan kısımlarını, bölgesel/yerel şirketlerin bir adım
dahi atamadan büyük teknoloji şirketlerinin her şeyi yiyip bitirdiği bir düzeni
kontrol ettikleri anlamına geldiğini söylüyor Kwet. Mesela Uber, Afrikalı
şirketlerin o alanda rekabet etmelerine fırsat vermeden Afrika’ya kuruldu.
Bunun neticesinde Küresel Güney halkları, maden çıkarmadan sömürüye dayalı emek
gücüne kadar düşük düzey mal ve hizmetlerin pasif kullanıcısı, tüketicisi ve
üreticisi rolünü üstlenmektedir.
Geçmişteki sömürgeciler çoğunlukla
savaşa girerek ve köle ticareti endüstrisini kurarak ticari tekelleşmeyi sağladılar.
Kwet’e göre, teknoloji firmaları, imparatorluklarını
Küresel Güney’e doğru genişletmek için çeşitli taktikler kullanmaktadır. Fikri
mülkiyet benzeri kuralları onlar belirler ve ilk-harekete-geçen olmanın
avantajlarını yakalarlar. Birkaç platform yerine birçok platformun çalışmasına
müsaade edecek olan platformlar arası müşterek çalışma imkanını engelleyerek
ağların avantajını ele geçirirler.
Toprağı sömürmek ve maden çıkarma
altyapısını oluşturmak yerine, dijital sömürgecilik aracılığıyla teknoloji
devleri veri çıkarımı ve kiralama yoluyla teknolojiyi sömürmektedirler. Facebook
gibi firmalar veri toplayarak, bu verileri sunucu çiftliklerinde işlemekte ve
hizmet sağlama yollarını bularak Güneyli şirketlerin rekabet etme olasılığını
bertaraf etmektedir. Kuzey’in aynı zamanda bulut merkezleri gibi veri ile
çalışan sistemleri yürütmek için “ağır makine” altyapısının olduğunu vurgular.
Kwet bunun kopyalanmasının zor olduğunu ve bir zamanlar yer altından altın ve
elmas çıkarmak için kullanılan makinelerle aynı olduğunu söyler.
Sömürgeci çıkıntıların tutarsız sularında gezinmek
Temple Üniversitesi iş ve ticaret
hukuku profesörü Olufunmilayo Arewa göre, Büyük teknoloji tarihsel süreç
içerisinde oluşmuş ilişki örüntülerini kullanarak kendisine avantaj
sağlamaktadır. Başlarda işlenmemiş maddelerin kaynağı olarak- buna insan ve
tarımsal ürünler dahil- küresel ekonomik sisteme eklemlenmiş Afrika ülkelerinin
varlığıyla birlikte Avrupa ülkeleri sosyal, siyasi ve ekonomik kurumlar
üzerinde kontrolü tecrübe ettiler. Sömürgeler, buna karşılık, kendilerini
kontrol eden güçlerden işlenmiş mallar ithal ettiler. Arewa, bu ilişki
biçimlerinin aynısın modern dönemde de karşımıza çıkmakta olduğunu söyler,
çünkü Afrikalı ülkeler hala dış güçlerle aynı ekonomik ilişkileri sürdürmekte
ve buna dijital dinamikleri de eklemektedirler. “Elektronik parçalar için
önemli olan tantal gibi metallerin endüstriyel ve dijital ekonomi için önemli
kaynağı Afrika ülkeleridir” diye devam ediyor. “Fakat Afrika’da birçok ülke, özellikle
dijital ekonomi için anahtar bir değeri olan becerilerde ve ekonominin önemli
alanlarında hala dışarda kalmaya devam ediyor.”
Şu an yürürlükte olan birçok
yasanın ve düzenlemenin dijital devrimden önce yapıldığını söyleyerek yeni
teknolojilerin kullanımı ile dikkatimizi Afrika’daki kanun yapma faaliyetlerine
vermeliyiz diyor. Birçoğu modern teknolojilerin ve iş yapma pratiklerinin
öncesine dayanan bu yasaların işlevsiz olması küresel rekabet için problem
teşkil etmekte; mevzuat düzenlemelerin olmaması teknoloji şirketlerinin
canlarının istediği gibi hareket etmesine, dijital deneyler yapmasına yeşil
ışık yakmaktadır.
Arewa, dijital sömürgeciliği
bitirmenin önceden kurulmuş sömürgeci mekanizmaya dayanmayan ilişki biçimleri
geliştirmek anlamına geldiğini söyler: “Bu, küresel Güney’de yer alan ülkeleri
sömürülecek topraklar olarak görmek yerine eşit ortaklar görmek anlamına
gelir”. Bu arada bazı önlemler ticari perspektiften ödünç alınabilir diyor Hindistan
Dış Ticaret Enstitüsü Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Merkezi başkanı Abhijit Das. Ülkeleri
e-ticareti serbestleştirmeye zorlayan DTÖ düzenlemeleri gibi anlaşmaların
olmaması lazım çünkü bu anlaşmalar, dijital sömürgeleştirmeyi kızıştıran en
önemli yasal araçlardır. Ülkeler aynı zamanda ülke sınırları arasında hareket
eden veri akışını engelleme konusunda da esnekliğe sahip olmalı ve veri
merkezlerinin kendi bölgelerinde kurulmasını dayatabilmeliler. Abhijit göre, bu,
ülkelerin dijital ürünlerin ithalatına bağımlı olmadan canlı bir iç dijital
sektör oluşturmasına yardım edebilir.
Aynı zamanda ülkeler dijital
şirketlere vergilendirme yapabilmeliler ve ülkeler, yabancı teknoloji
şirketlerini vergi ödeme konusunda serbest bırakmaya zorlanmamalılar. Bu asıl
olarak hükümetlerin teknoloji şirketlerini yeterli bir şekilde denetleyebilmesi,
yani hükümetlerin ellerini kollarını bağlayan mevcut ticari anlaşmaların
dayattığı koşulların ortadan kaldırılması demektir.
Veri yeni çaydır
LSE’de medya, iletişim ve sosyal
teori alanında Profesör olan Nick Couldry’ye göre, kolektif insan tecrübesinin yarattığı
verinin mütemadiyen ticari olarak kullanışlı hale getirilmesi fenomeni,
sömürgecilik faaliyetlerinin toprak ele geçirmesi ile kıyaslanabilir düzeyde
tarihi bir öneme sahiptir. Dünya kaynaklarını veri toplama ve ondan elde edilen
değer açısından düşündüğümüz zaman “veri sömürgeciliği”, tarihi iktidar
dinamiklerini çok daha ağırlaştırıyor. Veri toplanıp kullanılması gereken
tamamen yeni bir mülk biçimini temsil ediyor.
Silikon vadisinde ortaya çıkan
şirketlerin veriyi süreğen bir şekilde kullanmaları tarihsel sömürgeci toprak
gasplarına benzetiliyor
Couldry’ye göre, tarihsel
sömürgecilik dört yüzyıl boyunca karmaşık sömürgeci politik yapılara ve ırkçı
kültüre evirildi. Veri sömürgeciliğinin de aynı evrimi geçireceğini söylemek
için daha erken. Fakat dünyanın dört bir yanındaki kaynakları kullanımına
sokmak için ‘Batılıların üstünlüğünü’ dayatmayı merkezine alan temel sömürgeci
prensipler, büyük verinin retoriğinde yer almaya devam edecektir. ‘Vericiliğin
(dataism)’in dili, maliyeti ne olursa olsun azami miktarda veri toplamayı
zorunlu gören bir fikir etrafında inşa edilmiştir.
Kaide olarak veri sömürgeciliği her
yerde neşv ü nema bulabilir. Bu yüzden sadece Küresel Güney bölgelerinde değil,
Kuzey’de de karşımıza çıkmaktadır. Nihayetinde
veri toplamanın ana hedefleri tarihi sömürgecilik tarafından şekillenecek
olduğundan, bu durum Afrika ülkelerini Truva Atı tarzı tekliflere karşı çok
savunmasız bırakıyor diye devam ediyor Couldry. Facebook’un Free Basics
(internetin kullanımını sağlayan temel altyapının bedava sunulması) gibi gelişmekte
olan ülkeler için çıkardığı uygulamasının yerel siteleri arka plana ittiği ve
Batılı siteleri öncelediği anlaşıldı. Couldry “veri sömürgeciliğinin, kapitalizmden
tevarüs eden güç yapıları içinde büyüdüğünü göz önüne alarak, dönüşümünün yönünün,
iktisadi kıymet için insanların çok daha yoğun bir şekilde yönetimini temele
alan, tamamen yeni bir sosyal ve ekonomik düzeni mümkün kılmak” olduğunu
söylüyor.
“Dijital sömürgeciliği bitirmenin
tek yolu dijital ekonomiyi, özel mülkiyet sistemini ve kâr odaklı üretimi söküp
atacak bir şekilde yeniden inşa etmek ve yerine topluma eşitlikçi kurallarla
hizmet etmeyi önceleyen toplum tarafından düzenlenmiş bir yapı ikame etmektir”
diye ekliyor Kwet. Bu, bedava ve açık erişim yazılım, özel mülkiyet yapısının
ortadan kaldırılması, daha güçlü gizlilik hukuku ve herkes için teknoloji
üretimini, tamirini ve erişimini sağlayacak dijital bir teknoloji anlaşmasını
içerir. Bu, tüm dünya halklarının kolektif katılımı ile, geniş bir politik,
ekonomik ve sosyal adalet kesişimini önceleyen bir hareket tarafından yapılmalıdır.
Couldry, uzun vadede veri sömürgeciliğine karşı yapılacak direniş için umutludur ve bunu “sahte çözümler tarafından yanlış yönlendirilmediğimizden emin olarak” gerçekleştirebileceğimize inanır. İyi bir başlangıç noktası veri sömürgeciliği faaliyetlerinin yoğunlaştırıldığı bir dünyayı reddetmeyi hayal etmek olabilir ve bunun yerine günlük hayatımızı sürdürmek için daha az veriye ihtiyaç duyan platformlara itimat etmeliyiz. Bunun etkili olması için kolektif bir yapıya ihtiyaç var çünkü mevcut düzen gibi büyük/kapsamlı bir düzene karşı direnişe başlamanın “farklı bir düzeni hayal etmekten ve başlatmaktan” başka yolu yoktur.
Metnin kaynağı için buraya tıklayınız.
*Fotoğraf için kaynak: wemove.euYayımlanan bu yazı Türkçe’ye Abdullah Çiftçi tarafından sosyokritik.com için çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz.
Founder of Africa-Focused Media Firm Urges Continent's Governments to Embrace Crypto
Founder of Africa-Focused Media Firm Urges Continent's Governments to Embrace Crypto