"Postmodern düşünceyi uygulayan herkes postmodernist değildir ve bunu yapanların çoğu bilinçsizce yapar. Bu düşünce dalgası, her şeyden bihaber bir sahil gezgini gibi, herhangi bir yere gittiğinizin farkına varmadan bile sizi alıp götürebilir. Bu olanların anlamını kavramak zor olabilir, çünkü postmodernizm, nedenselliği bir “mit” ve mantığı işe yaramaz olarak gören postmodernistlerle beraber kendisini izah eden ‘büyük birleştirici teori’ girişimlerine dirençlidir. "
Sunuş
Amerikan ordusunun sosyal bilimler alanında çalışan askerlerinin olduğunu hiç düşünmeyiz. Fakat bu alandaki çalışmalarını da askeri faaliyetlerinin bir uzantısı olarak görürler ve bu enformasyon savaşı konseptinin dışında olan bir faaliyettir. Bu yazı, Amerikan ordusuna bağlı bir dergide yayınlanmış bir postmodernizm eleştirisi ve moderniteye bir ağıttır; büyük bir teori (grand theory) olan Amerika’ya bir ağıt. Yazar mevcut kafa karışıklığından postmodernizmi sorumlu tutarak postmodern düşünürlerin manipülasyona açık olduğunu iddia etmektedir. Yazının kendisi bile kafa karışıklıkları ile doludur çünkü mevcut durumun yarattığı akışkanlığın ve belirsizliğin hegemonyalarına indirdiği darbeyi tespit ederken yeni kurulan hegemonya biçimlerini tespit etmek yerine belirsizliğe ve akışkanlığa daha çok vurgu vardır. Bize teknolojiyi veren modernizme müteşekkir olmamız gerektiğini salık veren yazar teknolojinin zamanda yarattığı kırılmayı postmodernizmin suç ortağı yapmıştır. Teknoloji ile beraber keşfedilen kendilik (self) insanlara kendi gerçekleriyle uğraşma fırsatı verdiği için onları da kamusal alanı belirleyen konumuna getirmiştir. Modernistleri akılcı ve postmodernistleri akıl karşıtı olarak konumlayan, yani postmodernizmi yüzeysel bir şekilde olabildiğince karikatürize eden bu yazı yakın dönemin karşıtlıkları hakkında fikir vermesi amacıyla çevrilmiştir. (SosyoKritik)
Yeni Bir Postmodern Durum: Dezenformasyon Neden Bu Kadar Etkili Oldu?
Larry Kay
Komplolar neden bu kadar yaygın? Neden gerçekler ve hakikatler bugün birçok kişi için bu kadar anlaşılmaz? İnsanlar dezenformasyona neden bu kadar müsait? Mevcut siyasi atmosfer neden bu kadar tuhaf, çalkantılı ve bölünmüş durumda? İnsanların yuttuğu dezenformasyon ile bazılarının söylediği sert eleştiri arasında bir ilişki olduğu açık. Bu şaşırtıcı koşullar, Amerika Birleşik Devletleri ve dünyadaki artan postmodern düşünce eğiliminin bir sonucu olabilir. [i] Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, son raporlar Rusya'nın şu anda 2020 seçimlerine müdahale ettiğini gösteriyor. Tahmin etmek zor olmasına rağmen ve ülke Rusların müdahalesiyle mücadele etmek için neredeyse hiçbir şey yapmadığından dolayı, Ruslar, en hafif etkisi ABD iç siyasetinde hoşnutsuzluk ve kaos tohumlarını ekmek olan geçmişteki müdahalelerini oldukça başarılı buluyorlar. Bununla birlikte, sorular hala olduğu gibi duruyor: Amerika halkı üzerinde dezenformasyon neden bu kadar etkili oluyor? Rus dezenformasyonunun etkililiğindeki artış doğrudan Amerika halkı içindeki postmodern düşünürlerin artmasıyla ilişkili; çünkü postmodern düşünürleri manipüle etmek kolaydır. Açıklığa kavuşturmak gerekirse, Postmodernizm yaygın, alelade, aykırı, bir düşünce biçimi değil, daha ziyade insanlığın kendisi ve dünya ile ilişkisine meydan okuyan ciddi bir entelektüel, kavramsal, kültürel, psikolojik ve felsefi uğraştır. [ii] Aydınlanma nasıl ki bize modern düşünceyi, aklı ve bilimi getirdiyse, postmodern düşünce de [karşıt bir şekilde] onu yok etmeye çalışır. Stratejistlerin postmodernizmle yakından ilgilenmeleri ulusal çıkara fayda sağlar çünkü ‘postmodern stratejik bağlamda’ hayatta kalmak için stratejiler geliştirmekten sorumlu olacaklar. Aşağıda, bugünkü siyasi atmosferimizde birçok sorun ve olgunun nedeninin ne olabileceğine dair bir açıklama girişimi var.
'Postmodernizm' terimi, özellikle hakikati ve bilgiyi elde etmenin birincil yolu olarak modern düşünceyi ve aklı savunanlar tarafından derin şüphe ve açık düşmanlık dahil olmak üzere genellikle güçlü bir direnişle karşılaşır. [iii] Modern düşünce, medeniyete bilimsel ve endüstriyel devrimleri, sağlık hizmetleri ve tıp, bilgisayarlar ve uydu teknolojisini getirdi. Eğer modern düşünce olmasaydı dünya bildiğimiz gibi olmazdı. Bununla birlikte, Postmodernizm, moderniteyi kendi kriterlerine göre değerlendirmeyi değil, aksine onu tamamen yapı söküme uğratmayı amaçlayarak, doğrudan ona meydan okuyor. [iv] Geçmişte, postmodern düşüncenin yalnızca akademik kurumlar tarafından üretildiği düşünülüyordu, çünkü bu kurumlar alternatif ve "delile dayanan" dünya görüşleri sunuyordu. Bununla birlikte, teknolojik gelişmeler postmodern düşüncenin iyice gelişmesi için sonsuz bir alan meydana getirmiştir. [v] Ayrıca, sol siyasetin postmodern eğilimi genellikle akademik kurumlardan kaynaklanırken, sağ siyasetin postmodern eğilimi, çok sayıda farklı ve zıt bakış açısının özgürce geliştiği internetten kaynaklanmaktadır. Sinir bozucu bir şekilde, muhtemelen postmodernistler kadar postmodernizm biçimi vardır.[vi]
Postmodern düşünceyi uygulayan herkes postmodernist değildir ve bunu yapanların çoğu bilinçsizce yapar. Bu düşünce dalgası, her şeyden bihaber bir sahil gezgini gibi, herhangi bir yere gittiğinizin farkına varmadan bile sizi alıp götürebilir. Bu olanların anlamını kavramak zor olabilir, çünkü postmodernizm, nedenselliği bir “mit” ve mantığı işe yaramaz olarak gören postmodernistlerle beraber kendisini izah eden ‘büyük birleştirici teori’ girişimlerine dirençlidir. Postmodernizm uyarıcı ve büyüleyici olabilir ve aynı zamanda her zaman kafa karışıklığı ve anlamsızlığa dönüşmenin eşiğindedir.[vii] Postmodernistler şiddetli çelişkilerin farkındadırlar ve neden oldukları hayal kırıklığından zevk alırlar.[viii] Postmodernizm, kendi amaçları için kendi mantığıyla işler ve nadiren, onu saçmalık olarak reddeden insanlara mantıklı gelecektir. İroni ve hiciv atmosferinde gelişen bu düşünce, zaman zaman kendisini bile ciddiye almıyor; son zamanlarda duyduğumuz "ironi öldü" yorumu birçoklarının düşündüğünden daha uygundur. Postmodern düşünce, farklı grupları farklı şekilde etkiler ve bu da onun anlaşılması zor doğasına katkıda bulunur. Kasıtlı olarak kafa karışıklığı ve belirsizlik üreten Postmodernizm, epistemolojik varsayımları reddeder, metodolojik gelenekleri çürütür, bilgi iddialarına karşı koyar ve modern kanıt kavramlarına dayanan politika önerilerini reddeder.[ix] Aşağıda genel vakıaların bazı örnekleri verilmiştir.
Gerçekliğin bir temsili olarak hikâye anlatıcılığının ve rivayetin önemini fark ettiniz mi? Üst-anlatılar (meta-narrative) moderndir ve kendi hakikat iddialarının geçerliliğini üstlenirken, kısa-anlatılar (mini-narrative), mikro-anlatılar ve yerel anlatılar sadece hakikat iddiaları olmayan öykülerdir.[x] Postmodernistler, meta-anlatılara meydan okuyup daha küçük rivayetleri vurgulama eğilimindedirler; toplumdaki gücü yerinden etme çabasının sonucu olarak unutulmuş, ikincilleştirilmiş ve marjinalleştirilmiş hikayeleri öne çıkarırlar.[xi] Bu yaklaşım çoğulculuk yoluyla uygulanır ve bu yaklaşım da bilim ve tarih argümanlarının bile kabul edilmesi için rekabet içinde ve kendilerinin gerçeklikle imtiyazlı bir uygunluğu olmayan başka bir anlatılar dizisi haline gelirler.[xii] Bu bağlamda, bilim ve tarih kurgunun sadece başka bir biçimidir.[xiii] Son zamanlardaki şiddetli dezenformasyon saldırısının etkili olmasının sebebi post-modern düşünürleri manipüle etmenin kolay olması, manipüle edildiklerini inkar etmeleri ve sonra kızgın bir şekilde manipülasyonu yaşamaktan gurur duymalarıdır.
Siyasi hareketlerin sayısındaki artışı ve siyasi hareketlerdeki süreksizliği fark ettiniz mi? Beyaz milliyetçilik, Siyahilerin Hayatı Önemlidir, Kadın Yürüyüşü, bilim yürüyüşü, #metoo, çevreciler, aşı karşıtları, flat-earthers (düz dünyacılar-dünyanın düz olduğuna inanan kimse ç.n.), QAnon, 'uyanma kültürü' gibi toplumun çevresinde marjinalleştirilmiş seslerin büyümesi, baskı altında tutulmuş, hayal kırıklığına uğramış ve sınırlara hapsedilmiş olan topluluklara eşit şartlar sağlama girişimini temsil eder. Toplumun dışına itilen bireyleri ve güçleri bulmak için: yabancılaştırılmışları, alt sınıfları, toplumdan dışlanmışları, ayrışanları bulur ve ardından, siyasi aktivizm yoluyla, yabancılaşmalarından sorumlu olduğu düşünülen müesses güç yapılarını şok edip istikrarsızlaştırırlar. Bilahare, bu istikrarsızlık, sosyalizm üzerinden insanlığın yenilenmesi için açık kapı bırakmayı amaçlamaktadır. [xiv] Sosyalizm ve postmodernizm birbiriyle ilişkilidir: İlkine inanmaya meyilli olan insanlar muhtemelen ikinciye de inanırlar. Oysa, fiiliyatta sosyalizmin başarısızlığı postmodernizmi zorunlu kılmıştır ve görünüşte zararsız bir eşitlikçilik yoluyla "postmodernizm, hakikatin temelini ve koşullarını bulmayı değil, toplumsal değişimi sağlamak amacıyla gücü kullanmaya çalışır.”[xv] Bu, bazı muhayyel ve sanal toplulukların, müşterek dertler etrafında bir araya gelerek sokaktaki gerçek protestolara dönüşmesinin yoludur.
Bazı siyasi partilerin köklü dönüşümünü fark ettiniz mi? Uzun vadede postmodern düşünce, siyasi partilerin düşüşünü, radikal dönüşümünü ve tutum değiştirmesini teşvik ederek, yeni sosyal ve politik hareketlerin büyümesini ve daha önce var olanlara karşı müphemliği teşvik ederek siyasi davranışı etkiler.[xvi] Postmodern düşünce açıkça söylemek gerekirse, dönüşmüş olmak için kültürel ve toplumsal dönüşüm talep eder. Bu, insanların içinde bulundukları dünyayı nasıl tecrübe ettikleri ve açıkladıklarıyla ilgili geniş kapsamda bir yeniden kavramsallaştırma üzerinde birleşen radikal ve farklı bir kültürel harekettir.[xvii] Postmodernistler, kimliklerini ve gerçekliklerini inşa ve yeniden inşa ettikleri için postmodern benlik bitmemiş bir proje olur ve benliğin parçası olarak kimlik yapım aşamasında bir rol ve performans haline gelir, Böylece geçici olarak kamu tüketimi ve tanınması için en iyi olan rol ve performans seçilir.[xviii] Birçokları için, "bu babanızın cumhuriyetçi/demokrat partisi değil" atasözünün doğru gibi gelmesinin bir nedeni var.
İnkârı zor olan bilimsel kanıtlarla karşı karşıya kaldıklarında pek çok insanın "bilimin hala bunun üzerinde çalıştığını" söylediğini fark ettiniz mi? Postmodernizm, tüm zamanların, insanların gerçekliğe bakış açısını ve kendi aralarındaki ilişkileri şekillendiren iktidar ilişkilerini bünyesinde taşıdığını belirterek yapıların “maskesini düşürür”.[xix] Amacı, alternatif bir varsayımlar dizisi formüle etmek değil, sadece bilgi için böyle bir dayanak oluşturmanın imkansızlığını ilan etmektir.[xx] Postmodernizm, toplum ve insanlık için neyin iyi olduğunu belirlemede bilimin sahip olduğu imtiyazlı konumu zem eder. Postmodern argümanlar, bilimin iddia edildiği gibi ilerlemeye öncülük etmediğine aksine topluma büyük zarar verdiğinin kanıtı olarak, atom bombasıyla sonuçlanan 20. yüzyıl savaşlarını kullanır. Postmodern argümanlar aynı zamanda servetin gayri safi eşitsizliğini ve dünyadaki kıtlık ve mihnetin bolluğunu modern düşüncenin hatası olarak yorumlayarak soruyu şöyle soruyor: Eğer modern düşünce ve bilim bu sorunları gerçekten çözüyorsa, o zaman bu sorunlar neden hala var oluyorlar? Postmodernizmin bu soruya verdiği yanıt, aslında biliminin kendi girişimini meşrulaştırmak için kendi anlatısına sahip olduğudur ve “bilim, ötekine, anlatıya, kendi bakış açısına göre bilgi olmayan bilgi türüne başvurmadan neyin gerçek bilgi olduğunu bilemez ve bilinir kılamaz” diye iddia etmektedir.[xxi] Sahip oldukları soruların cevabı bile hicivseldir. İroni standarttır, istisna değildir.
Cinselliklerini beyan edenlerin sayısındaki artışı fark ettiniz mi? Modern düşünce, başka seçeneğin olmadığını öne sürer: doğduğun şeysin der. Postmodernistler bu fikri bir iktidar, güç dayatması olarak görürler; dilden zamirler de dahil olmak üzere cinselliği tanımlamaya, bir mağazanın erkekler ve kadınlar bölümüne yerleştirilen çeşitli kıyafetlere kadar, her şey insanların belirli bir şekilde cinsellikleriyle aynı çizgide davranmasını sağlamak için yapılır. Postmodernistler bunu bu şekilde görmezler ve statik veya kalıcı bir kimliğe sahip olmayı reddederler. Kimliği ve var olmayı -ister zorunluluk ister seçim yoluyla olsun- kimliklerini yeniden keşfetme, inşa etme, yapı söküme uğratma ve yeniden inşa etme konusunda sonsuz bir girişim olarak görürler. Modern şiar olan, "düşünüyorum, öyleyse varım" ifadesinin postmodern bir dünyada hiçbir önemi yoktur. Düz ve temel mantık manâsızdır ve bu nedenle matematik ve onun içindeki kurallar pekâlâ saçma olabilir. Dolayısıyla postmodernizm, kişisel kimlik ve varoluşa matematiksel yaklaşımı doğrudan çürütür ve mantığın birinci ve ikinci ilkelerine, yani her nesnenin kendisine ve başka hiçbir şeye dayanmadığını belirten özdeşlik ve çelişmezlik ilkesine meydan okur.[xxii] Postmodern dünyada, iki artı iki istediğiniz her şeye eşit olabilir ve kim olduğunuzu ve hangi cinsiyete sahip olduğunuzu seçebilirsiniz.
İkiyüzlülüğün sıklığı ve şiddetindeki artışı fark ettiniz mi? Modern çağda ikiyüzlülük bir hakarettir, çünkü "söylem ve eylem uyumu" ve "sözünün eri" olmak önemlidir. İnsanların sözlerine sadık olduğu, ya da onurlu oldukları anlamına gelir. Postmodernistler kurucu nitelikteki veya ideolojik bir simetriye bağlı kalmazlar; önceki inançları, düşünceleri ve davranışları kimliklerini tanımlamaz ve geçmişte yaptıkları veya söyledikleri ile tutarlı kalmaları gerekmez. Sonuç olarak, ikiyüzlülüğü bir karakter zaafı olarak görmezler, daha ziyade değişim için sadece iyi değil, aynı zamanda mükemmel görürler. Bu tutumu, YouTube ve sosyal medyanın, insanların geçmişte yaptıklarını ve söylediklerini sürekli erişilebilir kılması çerçevesinde düşünecek olursanız, anlamayı modern anlamda nasıl anlamsız hale getirmiş olduğunu görürsünüz. Birinin iki yıl önceki konumunu belirten bir Youtube videosu iki gün önce de kaydedilmiş olabilir; postmodern bir düşünür için bir fark varsa da çok azdır, çünkü onlara göre zaman da doğrusal değildir. Kendi sözlerinin eski bir klibini oynatmak onları rahatsız etmeyecek çünkü o günden bugüne “değiştiklerini” biliyorlar.
İnsanların sorumluluk ve mesuliyetten kaçınmak için anlambilimini (semantic) nasıl kullandıklarını fark ettiniz mi? Postmodernizm, dilin gerçekliğin doğasını iletme yeteneğinin bir yanılsama, illüzyon olduğunu iddia ederek dile özel bir vurgu yapar. Akabindeki vurgu, dil ve gerçeklik arasındaki ilişkinin güvenilmez olduğunadır çünkü dil, sübjektif olarak inşa edilmiş, zamanı aşmayan bir fenomendir; bir kişi yalnızca konuşulduğu bağlam içinde doğru olan ifadeleri söyleyebilir.[xxiii] Konuyu bağlamdan kopardığınızda, konuşulan kelimeler anlamsız hale gelir. Pek çok kişi bu şekilde az önce söylediği sözleri inkâr eder hale geldi. Postmodern bir bakış açısına göre, anlam zamanla değişir dolayısıyla anlamın atfedilmesi sonsuza dek ertelenir. Zannedilenin aksine, postmodern bir bağlamda, kelimelerin hiçbir zaman aslına uygun olması amaçlanmamıştır. Dil ve belagat, eliptik (eksilti), metaforik ve kasıtlı olarak yanlış bir şekilde kullanılır; koşullara bağlı anlam katmanlarıyla dokulu, konuşmacının bir soruyu yanıtlamaktan veya kalıcı bir pozisyon almaktan kaçınmasına yardımcı olmak için tasarlanmıştır.[xxiv] Söylem, yani tartışma, kelimelerin birincil silahlar olduğu ve her kişinin yalnızca kazanmaya çalıştığı bir düello haline gelir. Bir postmodernist için zafer teorisi, ya yerleşik iktidar yapısının doğasını tamamen değiştirmek ya da ihtilafı artırmak ve sürdürmektir. Postmodern söylemde, genellikle aykırı bir yaklaşım vardır: İnsanlar, rakiplerinin konumuna katılmadıkları durumların dışında bir konuma sahip olmayacaklardır. Tartışma yoktur, cevabı yanıtlanan sorular yoktur ve daha büyük bir hakikate veya anlamaya katkı yoktur - sadece argümanlar vardır. "Ben öyle dedim, ama söylediğim bu değil" tanıdık geliyor mu?
Wikipedia'nın yaygınlığını ve sonradan kötüye kullanılmasını ve toplumda tarihsel farkındalık eksikliği yarattığını fark ettiniz mi? Postmodern bakışa göre, tüm tarih, özellikle mevcut paradigmanın meşruluğunu pekiştirmeyi hedefleyen bir anlatı teşebbüsüdür. Postmodern bir düşünür için, tarihsel hakikatin nihai bir açıklaması yoktur. Tarih, metinler arası hale gelir veya rakip metinler arasında sonsuz bir diyalog olur. Bundan dolayı, tüm tarihler öykülerdir ve tüm öyküler anlatılardır ve anlatılar çoğu zaman paradoksal olarak geri alınabilir (yaşanmamış kılınabilir); böylece hakikat daha çok bir kurgu gibidir, tüm okumalar yanlış okumaya dönüşürken, tüm anlamalar yanlış anlamaya dönüşür. [xxv] Postmodern düşünce, hakikat ile kurgu arasında gerekli bir ayrım görmez ve eğer tarihin tamamı yapay olarak manipüle edilmiş bir anlatıysa, o zaman romanlar, edebiyat ve televizyon, modern insanın içinde yaşadığını iddia ettiği gerçeklik kadar bir gerçekliktir. Postmodern bir toplumda yaşamak, hakikatin ve kurgunun birleştiği ‘film gibi’ bir dünyada yaşamaya benzer.[xxvi] Şimdiye kadar fark etmediyseniz, [duyuralım] hiper-gerçek bir panoptikon içinde yaşıyoruz: İnsanlar davranışlarını onlara nasıl davranmaları gerektiğini gösteren gerçeklik televizyonunda modelliyorlar. Fukuyama'nın ve diğerlerinin açıklamalarının aksine, tarihin gerçek sonu budur. Strateji uzmanları, savaş tarihine dikkat ettikleri kadar ‘tarih savaşlarını’ da önemsemek zorundadırlar. Sahi İkinci Dünya Savaşı'nı kim başlattı?
Devlet kurumlarının geçmişte işlediği gibi işlemediklerini fark ettiniz mi? Postmodern düşünürler, doğal olarak kurumsallaşma karşıtı oldukları için ABD anayasal sisteminin bütünlüğünü tehlikeye atıyorlar. Kurumlar, ancak içinde yaşayan insanlar tarafından meşrulaştırıldıklarında devamlılık gösterir. Modern düşüncenin uygulanmasına yönelik dizayn edilmiş yapıları ele geçirenler, aslında modern düşünceyi uygulamadıklarında, yapılar tasarlandığı şekliyle işlemezler. Başlangıçta, ABD hükümeti yapısal olarak modern, aydınlanmacı düşünürler tarafından işletilecek şekilde tasarlandı. Üç eşit hükümet organı, ceza adaleti sistemi ve hukukun egemenliği arasındaki yaygın kontroller ve dengeler modern düşünürler tarafından tasarlandı ve modern düşünürler tarafından yönlendirilmeye devam edilmesi amaçlandı. Açık bir şekilde kusurları olmasına rağmen, [modernliğin] kurucu babaları, akıl ve aydınlanmacı düşünceyi insan başarısının zirvesi olarak görüyorlardı ve gelecekteki herhangi bir ilerlemeye insan aklının kılavuzluk edeceğini düşünüyorlardı. Kurucu babaların öngörülerini belirsizleştiren postmodernizm, hükümet kurumlarının işlevselliğini feci bir şekilde bozacak ve tehlikeye atacaktır. Yazılmamış sosyal normların olduğu yerde akla ve mantığa dayanan bir düşüncenin ve oto kontrolün olması mümkün değildir çünkü böyle bir durumda insanlar neden onların menfaatine olan ya da onları eğlendirecek olandan başka bir şeyi takip etsinler ki.
Hakikatin eskiden [var] olan ağırlığının kalmadığını fark ettiniz mi? "Hakikat, hakikat değildir ya da hakikat yoktur" son zamanlarda daha sık ifade edilmektedir. Neden acaba? Bir postmodernist için hakikat sürekli değişir ve alakasızdır; sadece bir şeyde değil, her şeyde. Aslında onlara göre hakikat o kadar değişir ki, özel bir değere sahip değildir. Modernistler hakikati faydalı olarak görürler. Postmodernistler, yararlı olanı doğru görürler ve kendi çıkarlarına hizmet etmek için kimliklerini değiştirdikleri gibi, amaçlarına ulaşmak için gerçeği çarpıtmaktan da eşit derecede mutlu olurlar ve yalanlar hakikat gibi kılık değiştirdiğinde, kötülük bir erdem olarak görünebilir. Bu ilkesiz pragmatizm, toplumumuzda pek çok kişi için lanetli bir şeydir; bunların arasında hukukun üstünlüğü vardır. Ama en önemlisi, kurucularımızın son derece apaçık buldukları o değerli fikirlere terstir. Sonuç olarak, insanların inançları hakikat tarafından talim edilmediğinde, inançları sadece önyargı, ikna veya güç tarafından yönlendirilebilir.[xxvii] Bunun gibi bir durum, kitleleri hem iç hem de dış dezenformasyona ve manipülasyona maruz bırakır çünkü hakikat üzerindeki herhangi bir tekel, iktidar tekelidir. Bu hepimizi endişelendirmeli ve bunun için savaşmaya değer. Hiç kuşkunuz olmasın: En büyük düşmanlarımız tüm bunların farkındadır ve bunu kendi çıkarlarına kullanmak için stratejiler tasarlayacaktırlar.
Bütün bunlar gerçekten dünyadaki bu kadar çok kafa karışıklığının ve kargaşanın nedeni olabilir mi? Bütün bu düşünceler, fikirler ve fenomenler: hikâye anlatımının gerçeğin yerine geçirilmesi, yerleşik siyasi partilere ve ideolojilere karşı değişkenlik ve kararsızlık, bilim ve aklın önemsiz hale gelmesi, kimliğin kalıcı olarak ertelenmesi, ikiyüzlülüğün norm haline gelmesi, dilin anlamsız hale gelmesi, gerçekliğin bir film olması, tarihin işe yaramaz hale gelmesi, kurumların kuruluş amaçlarından uzaklaşması ve hakikatin değersizleşmesi, tüm bu düşünceler gerçekten önemli olabilir mi? Evet, çünkü dünya tarihi, olaylarla şekillenmeden önce fikirlerle şekillenen bir düşünceler tarihidir.[xxviii] Kurucularımızı motive eden düşünceler, bu büyük ülkeyi yaratan düşüncelerdir ve bunu akılda tutarak, strateji uzmanları benzer şekilde yıkıma neden olabilecek düşünceler konusunda uyanık olmalıdırlar. Bu düşünceler ve tutumlar, ABD'deki artan postmodern düşünür nüfusu tarafından giderek daha fazla benimseniyor. Dezenformasyon çalışmaları arz ve talep dengesi gibi işler. Postmodernistler onu ne kadar tüketirse, düşmanlarımız onu o kadar çok üretir. Dezenformasyon rastgele görünebilir, ancak pompalı tüfekler keskin nişancı tüfeklerinden daha fazla insanı öldürmüştür ve strateji uzmanları bilgi ortamının tüm bu dinamikleri konusunda dikkatli olmalıdırlar çünkü ona karşı savunma stratejileri geliştirmekten sorumlu olanlar onlardır. Kurucu bir atamızdan alıntı yapacak olursak, "Bu zamanlar insanın ruhunu deneyen zamanlardır." Bunların hepsi çok kafa karıştırıcı ve pek çok kişinin gözlerini kapatıp bitene kadar beklemesine neden oluyor. Strateji uzmanları bekleyemez ve bu belirsizlik ne pahasına olursa olsun önlenmelidir. Geçenlerde bir kongre üyesinin belirttiği gibi, “Amerika Birleşik Devletleri'nde hakikat önemlidir. Aksi takdirde, hiçbir Anayasa bizi koruyamaz. Hakikat önemli değilse, kaybederiz." En büyük korkum, hala kendimizi kaybetmemiş olabiliriz ama kaybetme sürecinde olduğumuz kesin.
Notlar
[i] Pauline Marie Rosenau, Postmodernism and the Social Sciences: Insights, Inroads, and Intrusions (New Jersey: Princeton University Press, 1992),
[ii] Michael Drolet, The Postmodern Reader, 2.
[iv] Pauline Marie Rosenau, Post-Modernism and the Social Sciences: Insights, Inroads, and Intrusions, 5.
[v] Stephen R. C. Hicks, Explaining Postmodernism: Skepticism and Socialism from Rousseau to Foucault, 171.
[viii] Stephen R. C. Hicks, Explaining Postmodernism: Skepticism and Socialism from Rousseau to Foucault, 184.
[ix] Pauline Marie Rosenau, Post-Modernism and the Social Sciences: Insights, Inroads, and Intrusions, 1.
[x] Pauline Marie Rosenau, xii-xiii.
[xi] Christopher Butler, Postmodernism: A Very Short Introduction (New York: Oxford University Press, 2002), 13.
[xii] Christopher Butler, Postmodernism: A Very Short Introduction, 15.
[xiv] Stephen R. C. Hicks, Explaining Postmodernism: Skepticism and Socialism from Rousseau to Foucault, 166.
[xv] Frank Lentriccia, Criticism and Social Change (Chicago: University of Chicago Press, 1983), 12.
[xvi] John R. Gibbons & Bo Reimer, The Impact of Values (New York: Oxford University Press, 1995), 309.
[xvii] Pauline Marie Rosenau, Post-Modernism and the Social Sciences: Insights, Inroads, and Intrusions, 4.
[xix] Michel Foucault, Archaeology of Knowledge, 19.
[xx] Pauline Marie Rosenau, Post-Modernism and the Social Sciences: Insights, Inroads, and Intrusions, 6.
[xxi] Jean-Francois Lyotard, The Postmodern Condition (Manchester, UK: Manchester University Press, 1979), 29.
[xxii] Graham Priest, Logic: A Very Short Introduction (New York: Oxford University Press, 2000), 64.
[xxiii] Stanley J. Grenz, A Primer on Postmodernism, 114.
[xxiv] Stephen R. C. Hicks, Explaining Postmodernism: Skepticism and Socialism from Rousseau to Foucault, 175.
[xxv] Christopher Butler, Postmodernism: A Very Short Introduction, 21.
[xxvi] Stanley J. Grenz, A Primer on Postmodernism, 33.
[xxvii] Richard van de Lagemaat, Theory of Knowledge for the IB Diploma, 2nd Edition (Cambridge, UK: Cambridge University Press, 2015), 579.
[xxviii] Yuval Levin, Tyranny of Reason: The Origins and Consequences of the Social Scientific Outlook (Maryland: University Press of America, Inc., 2001), 215.
Metnin kaynağı için tıklayın.
Yayımlanan bu yazı Türkçe’ye Nurullah Çiftçi tarafından sosyokritik.com için çevrilmiştir. Söz konusu metin, izin alınmadan başka bir web sitesinde ya da mecrada kısmen veya tamamen yayımlanamaz, kopyalanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, içeriğinde herhangi bir değişiklik yapılamaz.